(¯`v´¯)Fikrim(¯`v´¯)
Menü  
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ziyaretşi defteri
  Haberler
  Anketler
  Linkler
  Aşk Metre
  Forum
  Online Sinema Filmleri İzlemeye Ne Dersiniz?
  Online Msn,Google talk,Yahoo,Aim
  Online TV
  DEV SÖZLÜK
  Online Sözlük
  Psikoloji Sözlüğü
  Burç Ve Fıkra
  Burçlar&Tüm Özellikleri
  Komik Videolar
  Faklı,İlginç Resimler
  Tarihte Bugün Ve Takvim
  Bence Bunları Bilmiyorsunuz!
  Aşkın İşaretleri
  Duvar Yazıları
  İsimler
  Reklamını Ver
  Program İndir(populer programlar)
  İnternet Tarihi
  pc(bilgisayar) Tarihi
  pc(bilgisayar)'a Format Nasıl Atılır?
  Formatdan Sonra Yüklenecek Programlar
  İşletim Sistemleri
  Programlama Öğrenme
  E-Devlet Online İşlemleri
  Devlet Linkleri
  Klavye Kısa Yol Tuşları
  Türkiye Yol Haritası
  Hava Durumu
  Türkiye Tanıtımı
  TT Net Fatura Sorgulama
  Mynet.com
  Youtube.com
  İzlesene.com
  Oyun
  Msn Nick Oluşturma
  Kuran-i Kerim Dinle
  Dini Konular
  İlahiler
  Mini Klipler
  Bilgi Yarışması
  Küçük Bir Sınavı
  Periyodik Cetvel
  Dj Kabini
  Önemli Telefonlar
  Uluslar Arası Telefon Kodları
  Tek Tıkla Windows Kapama
  Msn Yamaları
  html Dersi
  DEV KOD BANKASI
  Javascript Kodları
  Müzik1
  Müzik2
  Kısa Ama Öz Sözler
  Renklerin Dili
  Resimli Şiirler
  Sosyal Bilimler
  Namaz Vakitleri
  Dünyanın En'leri
  Yazılar
  Canlı Maç Sonuçları
  Süper Lig Puan Durumu
  Msn Smiley
  Binlerce Duvar Kağıdı
Yazılar

Çok Değer Verdiğim Birinden Gönderilen Yazılar...

T[E]ŞEKKÜR[E]DERİM

Acı
Sizin için ne derece önemi var bunu bilmiyorum ama ben bu satırları yazarken gözümden damlalar akıyor klavye üzerine. Erkekler ağlamaz lafı bana göre değil. Ağlamaktan hiç utanmadım,duygularım,acılarım beni boğduğu zaman hep ağladım.Yine ağlıyorum... Sizleri tanımıyorum ama sizlerle paylaşmak istiyorum.Lütfen;bu satırlara bir seven olarak sahip çıkın ve lütfen yazılı satırlar olarak geçmeyin. Okudukça yeryüzünde insanlar neleri yaşarmış diyeceksiniz buna eminim. Bir memur ailenin en küçük çocuğu olarak babamın tayininin çıktığı bir köye taşındık.Huzursuzdum,okulumu bir köy okulunda okumaktansa ,şehirde medenice okumak istiyordum.kaydımı yaptırdı babam okula.İlkokul 4. sınıftan başladım köy okuluna.Beni bir sınıfa verdiler.Öğretmen köyde yabancı olduğumu biliyordu ve hangi sıraya oturmak istiyorsan otur dedi bana.Bir kızın yanı boştu sadece oraya oturdum.Hayatımı adadığım,gidişiyle beni bitiren insanla ilk o zaman tanıştım.İsmi Altınay idi.Çocuk yaşımda bile onun güzelliği beni çok etkilemişti.Masmavi gözleri,gamze yanakları ile arada bir bana dönüp gülüşü,yanlış yazdığım notlarımda kendi silgisiyle defterimdeki hatayı silmesi beni o minik yaşımda ona bağladı.O dönemlerde çocukça bir arkadaşlıktı. Zaman ilerledikçe onsuz tek saniye geçiremiyordum.ya ben onlara gidip ders çalışıyor, yada o bize geliyordu.Mükemmel bir paylaşımcıydı.Yüreğini,sevgisini,dostluğunu daha o yaşta vermişti bana.İlkokulu birlikte okuduk ve aynı sırada bitirdik.Hep onunla hep ona biraz daha alışarak. Ortaokula geçtiğimizde ailelerimize rica ettik ve bizi aynı okula yazdırdılar, hatta aynı sınıfa,hatta aynı sıraya oturmamız için babalarımız öğretmenlere adeta yalvardılar.Başarmıştık. Yine aynı sıradaydık.Geride kalan ilkokul dönemindeki iki yılda anladım ki onsuz hayat bana huzur vermiyordu.Yaşımız olgunlaştıkça o beni,ben onu daha çok seviyordum.Çocukça başlayan arkadaşlığımız sevgiye aşka dönüşmüştü ortaokul yıllarımız bitmek üzereyken.Şehir merkezinde.Ailelerimiz liseye geçtiğimiz sırada ortak bir karar aldılar.Buna göre tek ev kiralayacak ikimiz aynı evde kalacaktık.Annem de bizimle kalacaktı.Allah'ım o karar bize iletildiğinde dakikalarca sarmaş dolaş kutlamıştık bunu.Ona aşık olmuştum.Aynı duyguları o da paylaşıyordu ve bunu fareden ailelerimiz okul bittiğinde evlendirelim diye karar almışlardı bile.Ona tapıyordum artık.Haşa Allah'a şirk koşar gibi günah işlercesine seviyordum.İlk elini tuttuğumda sakın bir daha bırakma demiştim. Yanakları kızarmıştı,utanmış ve başını önüne ! eğmiş,gülümsemiş ve elimi sıkı sıkı kavramıştı.Artık her gün elele tutuşup okula gidiyor okuldan çıkarken elele dolaşıyor geziyor öyle gidiyorduk evimize.Arada bir elleri terler ve her terleyişte elini elimden kurulamak için çekerdi.Bunu her yaptığında kızar elimi bırakma diye azarlardım,hep tamam tamam diyerek gülümser ve hızla elini avucuma sokuştururdu. Her şey harikaydı,dünya cennet gibiydi gözümüzde.Yıllar akıp gidiyordu mutluluk içinde.Nihayet liseyi de bitirmek üzereydik.karne dönemi gelmişti.Karnelerimizi aldık hiç kırığımız yoktu.Sevinçle sarıldık birbirimize elimi tuttu.bunu kutlamak için bir cafeye gidip cola içerek kutlayacaktık.Okulun az ilerisinden geçen bir çakıl yol vardı.Her zaman toz duman içinde olurdu.çakıllarla kaplıydı.O yolun benim ve ölürcesine sevdiğim insanın ayrılmasında bu kadar rol oynayacağını bilsem hiç girer miydik o yola.Neler vermezdim o yolu yürümemek için. Eli yine elimdeydi,ansızın elini çekti,terlemişti yine eli.Sanırım dört adım atmıştım.Dönüp yine azarlayacaktım.Çünkü hem elimi bırakmış,hem de geride kalmıştı.Dönüp baktığımda Dünya başıma yıkıldı.Sanki gök kubbenin altında kaldım.yerdeydi ve yüzünden kan fışkırıyordu.ne yapacağımı bilemedim üzerine kapandım yüzüne yapışmış saçlarını kaldırdığımda hayatımı bitiren o görüntüyle karşılaştım.Başı kesilmiş bir tavuk gibi çırpınıyordu.Suratına bir taş parçası bıçak gibi saplanmıştı ve bakmaya doyamadığım mavi gözlerinden biri akmıştı.Suratının yarısı yoktu.Hırlıyordu bana bir şeyler demek istiyor kanla kaplı diğer gözünü temizleyerek bana bir şeyler demeye çalışıyordu.Yoldan geçen bir kamyonun tekerinin altından fırlayan bir taş suratına saplanmıştı.Ölürcesine bir aşkı,geleceğimizi kibrit büyüklüğünde bir taş parçasının bitireceğini bilemezdim.Donuk donuk hiç konuşamadan yüzüne bakmaktan başka bir şey yapamıyordum. Ellerini tuttum kaldırdım başını göğsüme dayadı ve elimi sıkı sıkı tuttu.Akan kan ellerimize damlıyordu.Yoldan geçen bir araba durmuş bizi seyrediyordu,hastaneye yetiştirelim dediğimde kanlı olduğu için almadı ve kaçtı gitti.Kimse arabaya almıyordu.çevreme bakıp yardım eden demekten,ona dönüp seni seviyorum,beni bırakma,dayan demekten başka bir şey yapamıyordum.İki dakikalık bir çırpınıştan sonra kucağımda öldü.Cennet olan Dünya 5 dakikada cehenneme döndü.Tam dokuz yıl oldu onu yitireli.Kendime olan güvenimi yitirdim.Artık kimseyi sevemem,kimsede beni sevemez korkusundan kurtaramıyorum kendimi.Bitkisel hayatta gibiyim.Tek elimde kalan bu net.bu net aracılığıyla sizinle paylaşmak istedim.Yitiren,ya da ben yitirenle paylaşmak isteyen herkese elleri terlese bile ellerimi bırakmamaları şartıyla elimi uzattım.Dost,kardeş,arkadaş ne olursanız olun ama elimi bırakmayın.Size sesleniyorum, elimi bırakmayın lütfen...



Papatyanın Hikayesi
Koskoca bir bahçede harikulada çiçekler içinde bir papatya.. Ve papatya aşık olmuş, yanmış tutuşmuş ak sakallı bahçıvana..
Bir ümit bekliyormuş. Yüzlerce çiçeğin arasından Onunla, sadece onunla saatlerce ilgilensin.. Buz gibi suyunu sadece ona döksün istiyormuş.. Sadece ona değsin makası, Sadece ona gülsün dudakları.. Kıskanıyormuş bahçıvanı, Kırmızı güllerden, Sarı lalelerden, Mor menekşelerden.. Zambaklardan... Papatya, sadece bahçıvan için açıyormuş, Bembeyaz yapraklarını..
Bir gün, Aşkı öyle büyümüşki.. Papatya yapraklarını taşıyamaz olmuş.. Eğilivermiş boynu.. Toprağa bakıyormuş artık.. Bahçıvanın sadece sesini duyuyormuş.. Ayaklarını görüyormuş.. Bunada şükür diyormuş.. Yetiyormuş ona, bahçıvanın varlığını hissetmek.. Zaman akıp gidiyormuş.. Papatya bahçıvanın yüzünü görmeyeli çok olmuş.. Ne var sanki boynumu kaldırsa Bir kerecik daha görsem yüzünü diyormuş..
Ve işte bir gün..
Bahçıvan papatyaya dopru yaklaşmış.. İncecik bedenini ellerinin arasına almış.. Elindeki sopayı, köklerinin yanına, toprağa sokmuş bir iple papatyanın gövdesini bağlayıvermiş sopaya.. Papatya o an daha çok sevmiş bahçıvanı.. Hala göremiyormuş onu, ama bedeni kurtulmuş..
Uzun bir müddet sonra, Bahçıvan uğramaz olmuş bahçeye.. Gelen giden yokmuş.. Kahrından ölecekmiş papatya.. Ama işte bir sabah... Hortumdan akan suyun sesiyle uyanmış.. Derin bir oh çekmiş.. Çılgıncasına sevdiği bahçıvan geri gelmiş.. Birden, kendisine doğru gelen iki ayak görmüş.. Bu onun delicesine sevdiği bahçıvan değilmiş.. Başka birisiymiş.. Adamın elinde bir de makas varmış.. Papatyanın kafasını kaldırmış yukarıya doğru..
Ne güzel açmışsın sen öyle demiş.. Bu gencecik, yakışıklı bir delikanlıymış.. Gözleri gök mavisi, saçları güneş sarısyımış.. Ama gövden seni taşımıyor demiş. Elindeki makası papatyanın boynuna doğru uzatmış.. Ve bir hamlede bağını gövdesinden ayırmış.. Papatya yere düşerken hatırlamış sevdiğini.. O ak saçlı, ak sakallı, yaşlımı yaşlı bahçıvanı hatırlamış.. Birde o gencecik, yakışıklı delikanlıyı düşünmüş.. Ve o an anlamış, neden o yaşlı bahçıvanı sevdiğini.. O her şeye rağmen, papatyaya emek vermiş.. Ona hiç bir zaman güzel olduğunu söylememiş, ama onu aslında hep sevmiş..
Papatya anlamış artık..
Sevgi, emek istermiş...
Yere düştüğünde son bir kez düşünmüş sevdiğini.. Teşekkür etmiş ona içinden.. Son yaprağıda kuruduğunda, biliyormuş artık..
Gerçek sevginin, söylemeden, yaşamadan ve asla kavuşmadan varolabileceğini...

Aşk


Dün gece uyuyamadım.Seni düşündüm yine .sabaha karşı oluyor,dışarıya
bakıyorum.güneş tüm güzelliğiyle güne merhaba diyor.bakıyorum
güneşe.inceliyorum onu.teni tıpkı seninki gibi parlak.tıpkı senin gibi
aydınlatıyor o da hayatımı ve içimi…çok benziyorsunuz aslında.ikinizde çok
güzelsiniz,mükemmel ,hatta kusursuz.etrafıma bakıyorum.gözlerim seni
arıyor.öyle alışmışım ki sana sensizliğine katlanamıyorum bile.öyle ölümüne
sevmişim ki seni yokluğuna alışamayacak kadar.ben yapamıyorum sensiz.aramız
açık.biliyorum ben sensizlikten perişan olurken burada,sen orada bensizliği
umursamıyorsun.hani ufukta bazen çok güzel senin çok beğendiğin bir ada yada
bir dağ görürsün.ulaşmak istersin ona.varlığını bilirsin.görürsün o yeri ama
ulaşamazsın.işte bende şu anda aynı duyguları yaşıyorum içimde.tutamadığın
her yağmur damlası kadar seviyorum seni.martının kanat çırpışı gibi
seviyorum.senin gibi seviyorum seni.özlemim epey fazla ölçemiyorum.kapıldım
bir kere kalbimin bahtına.gidiyorum ama nereye?dostum denize mi?yoksa dert
yandığım dağlara mı?yoksa keşfedilmemiş yerlere mi? Ben işte bu sorularla
cebelleşiyorum kendi içimde.aslında cevabını buldum.nereye mi gidiyorum?
Cevap kolay.sana geliyorum.beni istemediğin halde…ve seni son bir kez daha
görmek istiyorum gitmeden önce.okşamak istiyorum saçlarına bir kez
daha.gözlerimle gözlerine deymek istiyorum.yüzüne karşı “seni seviyorum”
diyebilecek kadar cesaretli olmak istiyorum.göz yaşlarımla ıslattığım bu
kağıda içimi döküyorum son bir kez daha bakıyorum resimlerine.bu satırlarda
kendimi, resimlerimizde geçmişimi buluyorum .son bir kez daha söylemek
istediğim şeyi söylüyorum: ”seni seviyorum”.istersen atarsın bu
kağıdı,istersen gömersin,istersen saklarsın…neye yarar?ne fark eder? Ne
istersen onu yap beni ilgilendirmez.gidiyorum çünkü ben anla artık,gidiyorum
küçük umarım bir gün seni ne kadar çok sevdiğimi anlarsın…


Aşk Sevmekse Sevmek Nedir?


Dün gece yine seni düşündüm
her zaman ki gibi
geçtiğimiz yaz aylarını düşündüm
hasretin sevginle birleşti gözyaşı olarak döndü bana.
Sensizliğine bürünmüş dünyamda
kendi egemenliğimi kurmaya çalışıyordum
tam kendim için bir şeyler yapacaktım ki
tekrar geldi hiç gözümün önünden gitmeyen
gözlerin.

Sandığın içinden fotoğraflarımızı buldum
sanki sensizliği tadacakmışım gibi sarılmışım sana
yüzüm gülüyor. Mutluyum!
Artık dayanamıyorum sensizliğe.
Acı veriyor fotoğraflarınla yaşamak bana
belki de aşkımızın kayan bir yıldız kadar.
Çabuk parlayıp söndüğünü bilmek yıpratıyor bedenimi
artık ben eski ben değilim. Mutlu olamıyorum eskisi gibi
bedenim susuz kaldı ne kadar içsem de daha kalacak.
Çünkü ben suya değil benim için daha da önemli olan sana,
senin sevgine susadım. Tam sevdanın rengini bulmuştum ki
gökteki yıldızımız kaydı. İlişkimizin başladığı gün bir fidan
dikmiştik ve söz vermiştik birbirimize sevgi ile büyütecektik diye.
Şimdi o ağaca kim bakacak sevgisiz kalıp sonsuzun derinliğine mi
kapılacak benim gibi çünkü ben sensiz karanlığın içinde kaybolmuş
gibiyim tek ışığım sendin yok olup gittin.
Artık kendi içimde 4 mevsim kış yaşıyorum çünkü yazım ve baharlarım beni
terk etti.
Bende artık yalnız içiyorum senin sevdiğin şarabı. Aynaları da kaldırdım
artık sevmiyorum onları.
Bana iyi bir yüz vermiyorlar baktığımda. Bahçemdeki kuşlar da sustu
artık aşkımızı şarkılara vurmuyorlar. Ne olur geri dön artık bebeğim
hayatımı artık siyah beyaz yaşamak istemiyorum...



Aşkın Rüyası
Aradan uzun bir zaman geçmiş ne kadar geçtiği meçhul…Benmi duyuyorum yoksa birisimi haber veriyor yada sen mi çağırıyorsun onuda hatırlamıyorum, ve biliyorumki zor durumlarında, aklın neye hizmet ederse kendine bırakırsın zorları ve kimseyle paylaşmassın . İhtimal ben duyup geliyorum sana , duyduğumda şeyde ne ! ; senin zor bir durumda çaresiz olduğun gibi sanki öyle bir şey … Aradan belki on belki beşyıl geçmiş daha fazla değil .. ben vefasızım ya aramıyorum sende hiç aramamışsın. Çocuklar gibi önce o arasın ,o niye aramıyor teraneleri...
Yani o uzun süre zarfında hiç görüşmemişiz. Ve ben yolları çok iyi bilir gibi geliyorum ,Aklımda geçmişin izleri; capcanlı görüntün ,bulaşıcı gülüşün , Benim asılmalarıma tatlısert sınırların ….benden kaçışların sanki hissetmiyorum.bal gibi anlıyorum...hele beni odada yalnızken istemediğin zamanlar bile aklımda ...Ve ben seni her zaman hatırladım mutlu bir gülümsemeyle.Mutlu olmanı diledim hep. Her şeye rağmen…... sona yaklaşan beraberliğimizin son görüşmelerin birinde hiç olmassa kardeşliğimi sundum sana , en çaresiz en zor hissettiğin gününde kanımla canımla yanında olmak için…. Ve gideceğin gün bilerek bulunmamıştım dairede. Hep diyoruz ya geçerli sebeplerim var diye…onun gibi işte...

Bir bahçenin içerisine giriyorum ,yerde taş karoların kenarlarını otlar sarmış ,Bahçenin bir zamanlar çok güzel bir bahçe olduğu belli ancak şimdi bakımsız bir orman gibi…Önümde 2 katlı bir ev sanki ahşap gibi yada öyle gösterilmeye çalışılmış.Bu yoldan geçiyorum ama hiçbir şeye takılmıyorum sanki yüzüyormuyum yolda uçuyormuyum.öyle süzülerek gidiyorum işte.Evin önünde bir kalabalık var hepside bayan . Enteresan bişey hepsinin kıyafetlerinin aynı olduğunu hatırlıyorum .Bana boş bakıyorlar bakışlarından yorum uydurmaya çalışıyorum iyi bir şey gelmiyor aklıma yalnızca düz ve boş bir bakışlar. Aynı şekilde ikinci kata çıkan merdivenin her bir basamağına dizilmişler.Bende senin kaldığın odayı sanki biliyormuşum doğruca basamaklardan yukarı çıkıyorum.Boş bakışlı bayanlar eski uzun kapılar var ya öyle bir kapının yanına dizili vaziyetteler. Ne varsa o kapının arkasında var….Erkeklerin kalbi dukkan derdiniz. Ben ne dukkanı dükkan olarak düzeltebildim nede benim kalbim dukkan .. ben yalnızca aradım… Gerçek yada bulduğumu sandığım serapların peşinden gittim ..Bazende bulduğumu hissettiğim anda kendim serap oldum elleri kolları bağlı ifadelerinin sonunu getiremeyen….

Kapıdan giriyorum beyaz yatağın içinde sarı bir gecelikle ordasın, biraz zayıflamışsın, solgunsun , yine güzelsin, yine muhteşem görünüyorsun. Bakışlarında yine aynı sevecenlik var ama birazda pişmanlık, doğrulmaya çalışıyorsun yatakta …Geçmiş yılların bütün bedellerini ifade eden şu sözü söylüyorsun kırık ve kısık bir sesle ;-keşke…… gelmiş geçmiş zamanlar içerisinde hayatımın yörüngesini şaşırtan sana ; Şimdi ve şimdiden sonraki zamanlarımız var. Kalk ve silkin üzerindeki ağırlıkları diyorum ve gidiyoruz . Allah Allah kapıdan çıkmıyoruz ama ne ev var ne yatak .Sende bende yokuz ama varız.Varız. Bu defa bedensiz varız. Ve Her yerdeyiz. Sürekli öpüşen dalgayla sahil gibi , Bulutla rüzgar gibi, Yağmurla toprak gibi , Arıyla çiçek gibi ,İki aşığın vuslatında karışan nefesleri gibi
.


Aylar Sonra Bugün
Aylar sonra bugün yine tıpkı beni bıraktığın günkü gibi aynı şarkıyı koyup teybe bir sigara yaktım.Bu kez yağmur yağıyordu dışarıda ve ben yine camın kenarında aylar sonra bugün beni bırakıp gittiğin günkü acıyı duyumsadım içimde.Yağmur vardı dışarıda bu kez açık bıraktım pencereyi,bıraktım damlalar dilediğince ıslatsın beni ve kalemimden aylar sonra bugün yine senin için dökülen sözcükleri...Sigaramdan derin bir nefes çektim içime sen burada olsaydın kızardın bana 'içme şu zıkkımı' derdin.Dışarının soğuğu buğulandırırdı arabanın camlarını.Ben kucağına uzanırdım,sen saçlarımı okşardın.Bak aylar geçti bebeğim hani o hiç ayrılmayacağımız günler vardı ya işte onlar hiç gelmedi!Günlerce,gecelerce bekledim,ne yağmurlar ne baharlar eskitip bekledim ama gelmedi!Aylar sonra bugün yine senin için bu satırları yazarken güneş açıverdi kapkaranlık gökyüzüne.O bizim aşkımızın üzerine hiç doğmayan güneş aylar sonra bugün yağmurların ortasına doğuverdi işte.Birazdan gökkuşağı da çıkar belki o benim sensizliğimin karanlığını aylardır aydınlatamayan gökkuşağı bu yağmurlu kış gününün karanlığını aydınlatabilir belki.Neden beni bırakıp gitmiştin sanki?Oysa daha söyleyecek öyle çok şeyim vardı ki sana içimdeki sonsuz aşkıma dair...

Hiç görmedin senin için akan göz yaşlarımı,hiç bilmedin seni düşünürken nasıl dalıp gittiğimi!Hiç hissetmedin çöl ortasında vadiyi özler gibi seni özlediğimi.Unutmaya çalıştım unutmadım SEN,UNUTAMADIĞIMSIN...

Site Hakkında  
  ********E-Devlet Online İşlerinden(fatura,şans oyunları,sınav sonuçları ve bir sürü farklı hizmetden yararlana bilirsiniz) ********Siteye Müzik Bölümü Açılmıştır.Müzik1 Bölümü Seçilmiş Şarkılardan Oluşmaktadır.Müzik2 Bölümü ise Yaklaşık 3200Şarkıdan Oluşmaktadır.İyi Eğlenceler. ********Siteye DevKodBankası eklenmiştir.Aradığınız Kodları Bulabilirsiniz.T[E]ŞEKKÜRL[E]R Online Kişi Sayısı page counter ONLİNE

http://www.fikrim.tr.gg

>
 
Bugün 4 ziyaretçi (24 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol